.



 
   

diyalektiğin yasaları 4

   
 


 

 

merhaba

FELSEFE OKULU

=> temel sorgulamalar-giriş-

=> idealizm

=> materyalizm

=> kim haklı (idealizm mi-materyalizm mi)?

=> bilinemezcilik

=> madde nedir?

=> materyalist olmak

=> materyalizmin tarihi

=> Metafizik, mekanikçilik, mantık

=> diyalektik

=> diyalektiğin yasaları 1

=> diyalektiğin yasaları 2

=> diyalektiğin yasaları 3

=> diyalektiğin yasaları 4

=> TARiHSEL MATERYALiZM 1

=> TARiHSEL MATERYALiZM 2

=> DiYALEKTiK MATERYALiZM VE iDEOLOJiLER

=> kişiler ve sözlük

=> ecco homo

KOMuNiST PARTi MANiFESTOSU

sivil itaatsizlik

ömer hayyam

ADRES VE LiNKLER

 


     
 

NİCELİĞİN NİTELİĞE DÖNÜŞMESİ YA DA
SIÇRAMALI İLERLEME YASASI

  I. Reformlar mı, devrim mi?

  1. Siyasal kanıtlama.

  2. Tarihsel kanıtlama.

  3. Bilimsel kanıtlama.

  II. Tarihsel materyalizm.

  1. Tarihi nasıl açıklamak gerekir?

  2. Tarih insanların eseridir.

  DİYALEKTİĞİN tarihe uygulanması sorununu ele almadan
önce, diyalektiğin son bir yasasını incelememiz gerekiyor.

  Bu inceleme, bize, yadsımanın yadsınmasının ne olduğunu
ve karşıtların birliğinin ne olduğunu daha önce gördüğümüz
için, kolay gelecektir.

  Her zamanki gibi, gene örneklerle başlayalım.

  I. REFORMLAR MI, DEVRİM Mİ?

  Toplumdan sözedilirken şöyle denir: reformlar mı yapmalı,
yoksa devrim mi? Kapitalist toplumu, sosyalist topluma
dönüştürmek için, bu amaca, birbirini izleyen reformlarla mı,
yoksa ani bir dönüşümle, yani devrimle mi ulaşmak
gerekeceği konsunda tartışılır.

  Bu sorun karşısında, daha önce öğrendiklerimizi anımsayalım.
Her dönüşüm, birbirine karşı güçlerin savaşımıdır.
Eğer bir şey gelişiyorsa, bu, her şey bir karşıtlar birliği olduğuna
göre, kendi içinde kendi karşıtını taşımasındandır.
Karşıtların savaşımı ve bir şeyin başka bir şeye dönüşmesi
saptanılır. Peki bu dönüşüm nasıl olur? Burada, yeni bir sorun
ortaya çıkar. Düşünülebilinir ki, bu dönüşüm, azar azar,
bir dizi küçük dönüşümlerle gerçekleşir: yeşil elma, ilerleyen
bir dizi küçük değişikliklerle olgun elma haline dönüşür.

  Pek çok kişi, bunun gibi, toplumun yavaş yavaş dönüştüğünü,
bir dizi böyle küçük dönüşümlerin sonucu olarak kapitalist
toplumun, sosyalist topluma dönüşeceğini düşünür. Bu
küçük dönüşümler, reformlardır ve bunların tümü, bu derece
derece gerçekleşen küçük değişimlerin toplamı, bize, yeni
bir toplum verecektir.

  Bu teoriye, reformculuk denir. Bu teorilerden yana olanlara
da, reformlar istedikleri için değil, reformların yeterli olduğunu
ve bu reformların birikerek yavaş yavaş belli olmadan
toplumu dönüştüreceğini düşündükleri için, reformcu
adı verilir.

  Bu teorinin, ne derece doğru olduğunu araştıralım:

  1. Siyasal kanıtlama. Olaylara, yani başka ülkelerde yapılanlara
bakarsak, bu sistemin, denendiği yerlerde başarılı
olmadığını görürüz. Kapitalist toplumun dönüşümü bir tek
ülkede başarılmıştır: SSCB'de; ve görüyoruz ki, bu, orada da,
bir dizi reformlarla değil, devrimle olmuştur.

  2. Tarihsel kanıtlama. Genel bir biçimde şeylerin, küçük
değişikliklerle, reformlarla dönüştükleri doğru mudur?
Gene olaylara bakalım. Tarihsel değişmeleri incelersek,
bunların belirsizce oluşmadığını ve sürekli olmadığını görürüz.
Bir an gelir, değişme, küçük değişiklikler yerine, ani bir
sıçrayışla yapılır.

  Toplumlar tarihinde. kaydettiğimiz çarpıcı olaylar, ani
değişiklikler, devrimlerdir. Diyalektiği bilmeyenler bile,
zamanımızda, tarihte zorlu değişmelerin meydana gelmiş olduğunu
bilirler; bununla birlikte, 17. yüzyıla kadar, doğanın
sıçramalar yapmadığı, atlamalar yapmadığı sanılıyordu; değişmelerin
sürekliliği içindeki ani değişiklikleri görmek istemiyorlardı.
Ama bilim işin içine karıştı ve olgular gösterdi
ki, değişmeler ani olmaktadır. 1789 Devrimi, insanların gözlerini
daha iyi açtı; bu devrimin kendisi, geçmişle ansızın
kopmanın apaçık bir örneğiydi. Ve bundan sonra, tarihin bütün
kesin belirleyici aşamalarının, önemli, sert, ani altüst
oluşlar olduğunun farkına varıldı. Örneğin: şu ve bu devlet
arasındakiler ne kadar dostça olursa olsun, giderek soğuyor,
gerginleşiyor, iyice kötüleşiyor, bir düşmanlık niteliği kazanıyordu
- ve olayların sürekliliğinde ani kopuş, yani savaş
geliyordu. Ya da Almanya'da 1914-1918 Savaşından sonra,
faşizm derece derece yükseldi, sonra bir gün Hitler iktidarı
aldı: Almanya yeni bir tarihsel aşamaya girdi.

  Bugün, bu ani değişiklikleri yadsımayanlar, ileri sürerler
ki, bunlar ilineklerdir; bir ilinek, olan ve olmayabilir olan
bir şeydir.

  Toplumların tarihindeki devrimler işte böyle açıklanır.
Onlar birer raslantıdır. Örneğin Fransa tarihiyle ilgili olarak,
Fransız Devriminin meydana gelişi, XVI. Louis'nin zihniyetiyle
ve zayıf, yumuşak bir adam olmasıyla açıklanır;
güçlü bir adam olsaydı, bu devrim olmayacaktı denir: Hatta,
eğer, Varennes'deki yemeği o kadar uzun sürmeseydi onu
tutuklayamayacaklardı ve tarihin akışı değişmiş olacaktı,
diye yazılır. Demek ki, Fransız devrimi bir raslantıdır, denir.

  Diyalektik; tersine, devrimlerin zorunluluğunu kabul
eder. Elbette ki, sürekli değişmeler vardır, ama bunlar, birikerek,
sonunda ani değişiklikler meydana getirmeye başlarlar.

  3. Bilimsel kanıtlama.. Su örneğini alalım. Sıfır dereceden
başlayalım ve suyun ısısını, 1, 2, 3 derecelerden 98 dereceye
kadar yükseltelim: değişme süreklidir. Ama bu böyle
sonsuzcasına sürebilir mi? Daha çıkalım, 99 dereceye gelelim;
ama 100 dereceye geldik mi ani bir değişme göreceğiz:
su, buhar haline dönüşür.

  Eğer ters yönde, 99 dereceden 0 dereceye doğru inersek,
gene sürekli bir değişme olacak, ama bu yönde de sonsuzcasına
inemeyiz, çünkü 0 derecede su, buz haline dönüşür.

  1 dereceden 99 dereceye kadar su, daima su olarak kalır,
yalnızca ısısı değişir. Bu, nicel değişiklik denilen değişmedir
ve ne kadar? sorusuna, yani suda ne kadar ısı var? sorusuna
karşılık verir. Ama su, buz ya da su buharı haline dönüştüğü
zaman, burada, bir nitel değişiklik vardır, bir nitelik
değişmesi olmuştur. O, artık su değildir, buz ya da buhar
olmuştur.

  Bir şeyin yapısı değişmediği zaman, nicel bir değişiklik
vardır (su örneğinde ısının bir derece değişmesi, bir yapı değişmesi
olmadığı gibi). Ama şey, yapısını değiştirirse, yani
şey başka bir şey olursa, buradaki değişme nitel değişikliktir.

  Öyleyse görüyoruz ki, şeylerin evrimi sonsuzcasına nicel
olamaz; şeyler dönüşürken, sonunda, nitel bir değişikliğe uğrarlar:
Nicelik, nitelik haline dönüşür. Bu, genel bir yasadır.
Ama, gene her zaman olduğu gibi, yalnızca bu soyut formülle
yetinmemek gerekir.

  Engels, Anti-Dühring'in Diyalektik, Nicelik ve Nitelik
bölümünde, doğa bilimlerinde olduğu gibi, her şeyde, nicel
değişmenin bazı noktalarında, birdenbire nitel bir dönüşümün
oluştuğu yasasının şaşmazlığının, doğruluğunun gerçeklendiğini
bize anlatacak pek çok örnek verir.

  İşte Fransız Ansiklopedisi'nin VII. cildinde H. Wallon'un
(Engels'i kaynak göstererek) verdiği yeni bir örnek: Sinirsel
enerji bir çocukta birikerek gülmeye yolaçar; ama eğer gülme
büyümeye devam ederse, gözyaşı krizine dönüşür; böylece
çocuklar coşarlar, aşırı uyarılmış bir duruma gelirler, fazla
gülerler ve sonunda ağlamaya başlarlar.

  Son olarak, iyi bilinen bir örneği, herhangi bir seçim için
adaylığını koyan bir adam örneğini vereceğiz. Eğer salt çoğunluğu
elde etmek için 4.500 oy gerekli ise, aday 4.499 oyla
seçilmemiş olur; bir adaydı, bir aday olarak kalır. Bir oy
daha aldığında, bu nicel değişiklik, nitel bir değişmeyi belirler;
çünkü adayken, seçilmiş olur.

  Bu yasa, reformlar mı, devrim mi sorusunun çözümünü
getirir bize. Reformcu şöyle der: Ancak raslantılar sonucu
olabilir şeyler istiyorsunuz, ütopyacısınız siz. Olmayacak
şeyleri düşleyenlerin kimler olduğunu, bu yasa, bize, çok iyi
gösteriyor. Doğa olaylarının ve bilimin incelenmesi bize gösterir
ki, değişmeler sonsuzcasına sürekli değildir, ama belirli
bir anda, değişme, ani olur. Bunu, biz keyfimize bağlı olarak
ileri sürmüyoruz; bunu, bilim, doğa, gerçek ortaya çıkarıyor.
Bu ani değişiklikte, bizim nasıl bir rol oynadığımız sorulabilir.

  Diyalektiği tarihe uygulayarak, bu soruyu yanıtlayacak
ve bu sorunu geliştireceğiz. İşte diyalektik materyalizmin
çok ünlü bir bölümüne, tarihsel materyalizme gelmiş bulunuyoruz.

  II. TARİHSEL MATERYALİZM

  Tarihsel materyalizm nedir? Diyalektiğin ne olduğu bilindiğine
göre, tarihsel materyalizm, kısaca, bu diyalektik
yöntemin insan toplumlarının tarihine uygulanmasıdır, diyebiliriz.

  Bunu iyi anlamak için, tarihin ne olduğunu belirtmek gerekir.
Tarih diyen, değişme ve toplumda değişme der. Toplumun
bir tarihi vardır ve o, bu tarih boyunca, sürekli olarak
değişir; biz, bu akış içinde büyük olayların ortaya çıktığını
görüyoruz. O zaman şöyle bir durum ortaya çıkar: mademki,
tarihte, toplumlar değişiyor, bu değişiklikler nasıl açıklanır?

  1. Tarih nasıl açıklanır?

  İnsan kendi kendine şöyle sorar: Savaşların yeniden ortaya
çıkmasının nedeni ne olabilir? İnsanlar, barış içinde
yaşayabilmeliydiler!

  Bu sorulara materyalistçe yanıtlar vereceğiz.

  Savaş, bir kardinalin açıklamasına göre tanrının bir cezasıdır;
bu, idealistçe bir yanıttır, çünkü olayları, tanrı ile
açıklamaktadır; bu, tarihi, ruh yoluyla açıklamak demektir.
Buna göre, tarihi yaratan ve yapan ruhtur.

  Tanrısal iradeden sözetmek de, gene idealistçe bir yanıttır.
Hitler de, Mein Kampında, tarih, tanrısal iradenin eseridir
diyor bize, ve doğum yerini Avusturya sınırına koyduğu
için bu iradeye teşekkür ediyor.

  Tanrıyı ya da tanrısal iradeyi, tarihin sorumlusu olarak
göstermek, kolay bir teoridir: İnsanlar hiçbir şey yapamazlar
ve dolayısıyla, savaş karşısında elimizden hiçbir şey gelmez,
buna razı olmak gerekir!

  Bilimsel açıdan, böyle bir teoriyi savunabilir miyiz? Bu
teorinin tanıtını, olgularda bulabilir miyiz? Hayır.

  Materyalist, bu tartışmada, ilkin, tarihin, tanrının eseri
olmadığını, ama insanların eseri olduğunu olumlar. Öyleyse,
insanlar, tarih üzerinde etkili olabilirler ve savaşı önleyebilirler.

  2. Tarih insanların eseridir.

  İnsanlar, her biri bilinçli olarak istedikleri kendi amaçlarını
izleyerek, bu tarih nasıl bir biçim alırsa alsın, kendi
tarihlerini yaparlar, ve işte bu başka başka doğrultularda
etki yapan sayısız iradenin ve bunların dış dünya üzerindeki
çeşitli yankılarının bileşkesi, tarihi oluşturur. Öyleyse burada
da önemli olan sayısız bireyin ne istediğidir. İrade, tutku
ile ya da düşünme ile belirlenir. Ama, kendileri de doğrudan
tutkuyu ya da düşünmeyi belirleyen araçlar çok değişik niteliktedir.
... Öte yandan, ... etkin insanların beyinlerinde hangi
tarihsel nedenlerin bu güdülere dönüştüğünü kendi kendine
sorabilir insan. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik
Alman Felsefesinin Sonu, s. 47.)

  Engels'in bu metni, bize, insanların, kendi iradelerine
göre davrandıklarını, ama bu iradelerin hep aynı yönde olmadığını
söylüyor. Öyleyse insanların eylemlerini belirleyen,
bunları yapan nedir? Onların iradeleri, niçin aynı yönde olmuyor?

  Bazı idealistler, tarihi, insanların eylemleri yapar ve bu
eylem onların iradesinin sonucudur demeye razı olacaklardır:
bu, işi, eylemi belirleyen iradedir, bizim irademizi belirleyen
ise düşüncelerimiz ya da duygularımızdır. Bunun arkasında
şu süreci buluyoruz: fikir-irade-eylem, ve işi, eylemi
açıklamak için, belirleyici neden olan fikri araştırmak üzere
ters bir yön izleyeceğiz.

  Burada hemen belirtelim ki, büyük adamların ve öğretilerin
etkisi yadsınamaz, ama bunu açıklamaya gerek vardır.
Bunu açıklayan, fikir-irade-eylem süreci değildir. Bunun
gibi, bazıları, 18. yüzyılda, Diderot ve ansiklopedicilerin,
halk içinde, insan hakları teorisini yayarak, bu fikirlerle insanların
iradesini ayarttıklarını ve onları kazandıklarını, bu
insanların da sonuç olarak, devrimi yaptıklarını ileri sürerler;
aynı şekilde, SSCB'de de, Lenin'in fikirleri yayılmıştı, insanlar
bu fikirlere uygun olarak davrandılar, eylemde bulundular,
derler. Bundan, devrimci fikirler olmasaydı, devrim
de olmazdı sonucu çıkar. Bu görüş, tarihin devindirici gücü
büyük önderlerin fikirleridir, tarihi büyük önderler yapar diyen
görüştür. Action Française'in formülünü bilirsiniz:
Fransa'yı 40 kral yaptı; öte yandan, kralların pek fazla fikirleri
olmadığı da eklenebilirdi.

  Bu soru hakkında, materyalist bakış açısı nedir?

  18. yüzyıl materyalizmi ile çağdaş materyalizm arasında
birçok ortak noktalar bulunduğunu, ama eski materyalizmin
idealist bir tarih teorisi olduğunu görmüştük.

  İster açıkça idealist olsun, ister tutarsız bir materyalizmin
arkasına gizlenerek idealist olsun, şimdi gördüğümüz ve
tarihi açıklama havasındaki idealist teori, hiçbir şeyi açıklamaz.
Çünkü, eyleme iten nedir?

  Eski materyalizm diyor Engels her şeyi eylemin güdülerine
göre yargılar, tarihsel bir etki oluşturan insanları soylu
olan ve soylu-olmayan ruhlar olarak ayırır, ve sonra da
düzenli olarak soyluların hep aldandıklarını, soylu olmayanların
da galip geldiklerini saptar, eski materyalizme göre tarihin
incelenmesinden hiçbir ders alınamayacağı düşüncesi
de bundan ileri gelir, ve bize göre ise, tarih alanında; eski
materyalizm kendi kendisiyle uyumlu değildir, çünkü devindirici
güçlerin ardında ne olduğunu, devindirici güçlerin kendi
devindiricilerinin de neler olduklarını inceleyeceğine, tarihte
etkin ülküsel (ideales) devindirici güçleri son nedenler
olarak alır. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman
Felsefesinin Sonu, s. 47-48.)

  İrade, fikirler, ileri sürülür. Ama niçin 18. yüzyılın filozofları,
açıkça bu fikirdeydiler? Eğer marksizmi ortaya koymaya
çalışsalardı, onları kimse dinlemezdi, çünkü o çağda,
insanlar, bunu kavrayamazdı. Yalnız fikirlerin verilmesi yetmiyor,
bunların kavranılması da gerekir; öyleyse fikirleri kabul
edecek ve ayrıca onlara biçim verecek belirli çağlar vardır.

  Daima söylüyoruz ki, fikirlerin büyük bir önemi vardır,
ama onların nereden geldiğini görebilmeliyiz.

  Şu halde, bu fikirleri veren nedenlerin neler olduğunu,
son tahlilde, tarihin devindirici güçlerinin neler olduğunu
araştırmalıyız.

  OKUMA PARÇALARI

  Friedrich Engels, Anti-Dühring, Onikinci Bölüm, Diyalektik,
Nicelik ve Nitelik, s. 191-203.

  V. İ. Lenin, Diyalektik Sorunu Üzerine, Materyalizm ve
Ampiryokritisizm, s. 412-418.

  F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, Dördüncü Bölüm, Diyalektik Materyalizm, s. 40 vd..

 

 
 

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol