.



 
   

diyalektiğin yasaları 1

   
 


 

 

merhaba

FELSEFE OKULU

=> temel sorgulamalar-giriş-

=> idealizm

=> materyalizm

=> kim haklı (idealizm mi-materyalizm mi)?

=> bilinemezcilik

=> madde nedir?

=> materyalist olmak

=> materyalizmin tarihi

=> Metafizik, mekanikçilik, mantık

=> diyalektik

=> diyalektiğin yasaları 1

=> diyalektiğin yasaları 2

=> diyalektiğin yasaları 3

=> diyalektiğin yasaları 4

=> TARiHSEL MATERYALiZM 1

=> TARiHSEL MATERYALiZM 2

=> DiYALEKTiK MATERYALiZM VE iDEOLOJiLER

=> kişiler ve sözlük

=> ecco homo

KOMuNiST PARTi MANiFESTOSU

sivil itaatsizlik

ömer hayyam

ADRES VE LiNKLER

 


     
 

I. DİYALEKTİK HAREKETTEN NE ANLAŞILIR?

  Diyalektiğin birinci yasası, hiçbir şey olduğu yerde kalmaz,
hiçbir şey olduğu gibi kalmaz gözlemiyle başlar. Kim
ki, diyalektik der, hareket demektedir, değişme demektedir.
Buna göre, diyalektiğin bakış açısında yeralmaktan sözedildiği
zaman, bu, hareketin, değişmenin bakış açısında yeralmak
demektir: Şeyleri diyalektiğe göre incelemek istediğimiz
zaman, onları hareketleri içinde, değişmeleri içinde inceleyeceğiz:

  İşte bir elma. Bu elmayı incelemek için iki yolumuz var:
bunlardan biri metafizik bakış açısıdır, öteki ise diyalektik
bakış açısıdır.

  Birinci durumda, bu meyvenin biçiminin ve renginin bir
tanımlamasını vereceğiz. Onun özelliklerini sıralayacağız,
onun tadından vb. sözedeceğiz. Sonra elmayı bir armutla
karşılaştırabilir, benzerliklerini ve ayrılıklarını görebiliriz ve
sonunda bir elma, bir elmadır ve bir armut, bir armuttur sonucunu
çıkarabiliriz. Eskiden şeyler bu biçimde inceleniyordu,
sayısız kitaplar bunun tanıtıdır.

  Eğer elmayı, diyalektik açıdan incelemek istersek, hareket
açısından inceleyeceğiz; ama elmanın, yuvarlandığı ve
yer değiştirdiği zamanki hareketi açısından değil, onun evriminin
hareketi açısından inceleyeceğiz. O zaman göreceğiz
ki, olgun elma, şu anda ne ise her zaman öyle olmamıştır.
Önce, yeşil bir elma idi. Çiçek olmadan önce bir tomurcuktu;
böylece elma ağacının ta ilkyaz dönemindeki haline kadar
uzanabileceğiz. Demek ki elma, her zaman bir elma olmadı,
elmanın bir tarihi, bir geçmişi vardır; ve şimdi de olduğu gibi
kalmayacaktır. Eğer yere düşerse, çürüyecek, ayrışacaktır,
çekirdekleri ortaya çıkacaktır, bu çekirdekler de, işler yolunda
giderse, bir filiz, sonra da bir ağaç vereceklerdir. Demek
ki, elma, hep olduğu gibi değildi ve hep olduğu gibi kalmayacaktır.

  İşte şeyleri hareket açısından incelemek denilen şey budur.
Bu, şeylerin, geçmişi ve geleceği açısından incelenmesidir.
Böyle incelenince, elma, artık, ne olduğu ile ne olacağı
arasında, yani geçmiş ile gelecek arasında, ancak bir geçiş
olarak görülür.

  Şeylere bu biçimde bakmayı, kafalara daha iyi yerleştirebilmek
için iki örnek daha alacağız: yeryüzü ve toplum.

  Metafizik bakış açısında yeralırsak, yeryüzünün biçimini,
bütün ayrıntıları ile betimleyeceğiz. Yüzeyde denizlerin,
karaların, dağların bulunduğunu saptayacağız; toprağın yapısını
inceleyeceğiz. Sonra yeryüzünü öteki gezegenlerle ya
da ayla karşılaştırabilir ve, en sonunda şu vargıya varırız:
Yeryüzü, yeryüzüdür.

  Oysa, yeryüzünü diyalektik açıdan incelerken, onun her
zaman ne ise öyle olmadığını, birtakım değişikliklere uğradığını
ve bu yüzden, yeryüzünün gelecekte de başka yeni değişikliklere
uğrayacağını görürüz. Şu halde, bugün yeryüzünün
güncel durumunun, geçmiş değişmeler ile gelecekteki
değişmeler arasında bir geçişten başka bir şey olmadığını
kabul etmeliyiz. Bu geçiş içinde gerçekleşen, olan değişmeler,
bir elmanın olgunlaşmasında olan, gerçekleşen değişmelerden
çok daha büyük bir ölçüde olsalar bile, seçilmez, farkedilmez
değişmelerdir.

  Şimdi de, marksistleri özellikle ilgilendiren toplum örneğini
görelim.

  Gene iki yöntemimizi uygulayalım: Metafizik bakış açısından
bize denecektir ki, zenginler ve yoksullar her zaman
oldu. Büyük bankaların, koskoca fabrikaların bulunduğu belirtilecek,
kapitalist toplumun ayrıntılı bir betimlemesi verilecek,
geçmiş toplumlarla (feodal ve köleci toplumlarla); benzerlikleri
ya da ayrılıkları araştırılarak, karşılaştırılacak ve
bize şu denecek: kapitalist toplum ne ise odur.

  Diyalektik bakış açısından, kapitalist toplumun, her zaman
ne ise o olmadığını öğreneceğiz. Eğer biz, geçmişte, bir
zaman başka toplumların da yaşamış olduğunu saptarsak,
bunu, kapitalist toplumun da, bütün öteki toplumlar gibi, sonuncu
toplum olmadığı, kapitalist toplumun dokunulmaz bir
temeli bulunmadığı, ama bizim için, tersine, ancak geçici bir
gerçek olduğu, geçmişle gelecek arasında bir geçişten başka
bir şey olmadığı sonucunu çıkarmak için yapacağız.

  Bu birkaç örnekle, şeylere diyalektik bakış açısından
bakmanın, her şeye, geçici olarak, geçmişte bir tarihi olan ve
gelecekte de bir tarihi olması gereken, bir başlangıcı olan ve
bir sonu olması gereken şeyler olarak bakmak demek olduğunu
görüyoruz.

  II. DİYALEKTİK İÇİN KESİN, MUTLAK,
KUTSAL HİÇBİR ŞEY YOKTUR

  Diyalektik felsefe karşısında hiçbir şey sonal, mutlak,
kutsal değildir; bu felsefe, her şeyin geçici karakterini ve her
şeydeki geçici karakteri ortaya çıkarır ve onun karşısında,
kesintisiz oluş ve yokoluş sürecinden... başka hiçbir şey yürürlükte
kalamaz. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, s. 13.)

  İşte bu, yukarda görmüş olduğumuz ve önümüzde inceleyeceğimiz
şeyi belirten bir tanımlamadır:

  Diyalektik için kesin hiçbir şey yoktur. Bu demektir ki,
diyalektiğe göre her şeyin bir geçmişi vardır ve bir geleceği
olacaktır; demek ki, her şey, bir kez bulunduğu yerde, her
zaman için, kesin olarak bulunmaz, ve bugünkü o, kesin ve
son değildir. (Elma, yeryüzü, toplum örnekleri.)

  Diyalektiğe göre, ne dünyada, ne de dünya dışında, hiçbir
güç yoktur ki, şeyleri, kesin, son biçimini almış bir durumda
saptayabilsin; şu halde, hiçbir şey mutlak değildir.
(Mutlak = absolu, hiçbir koşula bağlı olmayan, dolayısıyla
evrensel, başsız ve sonsuz, eksiksiz, tam demektir.)

  Hiçbir şey kutsal değildir demek, diyalektik her şeyi
hoşgörür, hiçbir şeye saygısı yoktur demek değildir. Hayır!
Kutsal bir şey, değişmez sayılan, dokunulmaması, tartışılmaması
gereken, ama ancak ululanacak bir şey demektir.
Örneğin, kapitalist toplum kutsaldır. Pekala!, diyalektik
diyor ki, hiçbir şey, hareketten, değişmeden, tarihin değişikliklerinden
kurtulamaz, kaçamaz.

  Kalımsızlık (caducite), yaşla birlikte tükenen anlamına
gelen kadük olan, dayanıksız olan, yıpranan, yaşlanan ve
yokolmak zorunda olan bir şeydir. Diyalektik, kadük olan bir
şeyin artık varlık nedeni olmayan bir şey olduğunu, ve her
şeyin ortadan kalkmak, yokolmak gibi bir yazgısı olduğunu
bize gösteriyor. Genç olan yaşlanır; bugün yaşayan yarın
ölür ve diyalektiğe göre, oluşun ve geçişin kesintisiz sürecinden
başka hiçbir şey mevcut değildir.

  Demek ki, diyalektik görüş açısında yeralmak, değişmeden
başka hiçbir şeyi sonsuz saymamak demektir. Bu, özel
hiçbir şey oluşun dışında sonsuz olamaz demektir.

  Ama Engels'in, tanımlanmasında sözünü ettiği oluş nedir?

  Gördük ki, elmanın bir tarihi vardır. Şimdi de, örneğin,
gene bir tarihi olan bir kalemi alalım.

  Bugün kullanılmış olan bu kalem, yeni idi. Kalemin yapıldığı
tahta, bir tahta kalastan çıkar, bu kalas da bir ağaçtan.
Şu halde görüyoruz ki, elmanın da, kalemin de birer tarihleri
vardır ve ne biri, ne de öteki, her zaman ne iseler, o
olmamışlardır. Ama bu iki tarih arasında, bir farklılık vardır.
Elbette!

  Yeşil elma, olgun elma olmuştu. Yeşil elma olduktan sonra,
her şey yolunda gittiği takdirde olgun olmayabilir miydi?
Hayır, olgunlaşmak zorunda idi, nasıl ki, yere düştüğünde de,
çürümek, ayrışmak ve çekirdeklerini bırakmak zorundaysa.

  Oysa, kalemin geldiği ağaç, bir tahta olmayabilirdi ve bu
tahta da bir kalem olmayabilirdi. Kalemin kendisi de, daima
bütün, yani yontulmamış kalabilirdi.

  Şu halde, bu iki tarih arasında bir fark olduğunu görüyoruz.
Elma için, olgun elma olan yeşil elmadır, eğer olağanın
dışında bir şey olmazsa, elma çiçeği elma haline gelmiştir.
Şu halde, veri olan bir aşamayı, öteki aşama, zorunlu olarak,
kaçınılmaz olarak, izler (herhangi bir şey, evrimi durdurmazsa).

  Kalemin tarihinde ise, tersine, ağaç bir tahta kalas, tahta
kalas bir kalem, kalem de yontulmuş bir kalem olmayabilir.
Demek ki, veri olan bir aşamayı, öteki aşama izlemeyebilir.
Eğer kalem, bütün bu aşamalardan geçiyorsa, bu, yabancı
bir müdahale, yani insanın araya girmesi yüzündendir.

  Elmanın tarihinde, ikinci aşamanın birinci aşamadan vb.
çıktığı, birbiri ardından. gelen aşamalar görüyoruz. Elmanın
tarihi, Engels'in sözünü ettiği oluşu izliyor. Kalemin tarihinde
ise, aşamalar, birbirlerinden çıkmaksızın yanyana konulurlar.
Elma ise, doğal bir süreç izler.

  III. SÜREÇ

  (Bu sözcük 'processus = vetire', Latinceden gelir ve anlamı,
ileri gidiş ya da ilerlemek olgusu, ilerlemedir.)

  Neden yeşil elma, olgun elma olur? Bu, onun içinde taşıdığı
şeyden dolayıdır. Elmayı olgunlaşmaya doğru iten birbirine
zincirleme bağlı iç olaylardan dolayıdır; bu, olgun elma.
olmadan önce, elma olduğu için ve olgunlaşmadan edemeyeceği
içindir.

  Elma olacak çiçek, sonra olgunlaşacak yeşil elma incelendiği
zaman, elmayı, kendi evrimine iten bu iç zincirleme bağların,
otodinamizm (özgüç) denilen güçlerin baskısı altında
etkin olduğu görülür ki, buna, kendi varlığından gelen güç
denilebilir.

  Kalem, henüz tahta kalas halinde iken, onu bir kalem
haline getirmek üzere insanın işe karışması gerekli oldu,
çünkü, tahta kalas hiçbir zaman, kalem haline dönüşemezdi.
İç güçler, otodinamizm (özgüç), süreç olmadı burada. Şu halde,
diyalektik diyen yalnızca hareket demez, aynı zamanda
otodinamizm de der.

  Demek ki, diyalektik hareketin, kendinde, süreci ve diyalektik
hareketin özü olan otodinamizmi içerdiğini görüyoruz.
Her hareket ve her değişme, diyalektik değildir. Eğer, diyalektik
bakış açısından inceleyeceğimiz bir pireyi alırsak, diyeceğiz ki,
o her zaman ne ise o olmadı ve her zaman da ne
ise o olmayacak; ama onu ezersek, kuşkusuz, pire için bir değişme
olacaktır, ama bu değişme diyalektik bir değişme mi
olacaktır? Hayır. Biz olmasaydık, pire ezilmeyecekti. Şu halde
bu değişme, diyalektik bir değişme değil, ama mekanik
bir değişmedir.

  Şu halde diyalektik değişmeden sözettiğimiz zaman, çok
dikkat etmeliyiz. Biz, eğer yeryüzü varolmakta devam ederse,
kapitalist toplumun yerini sosyalist toplumun, onun yerini de
komünist toplumun alacağını düşünüyoruz. Bu, diyalektik
bir değişme olacaktır. Ama, eğer yeryüzü havaya uçarsa,
kapitalist toplum otodinamik bir değişmeyle değil, ama
mekanik bir değişmeyle ortadan kalkacaktır.

  Bir başka fikir düzeni içinde, bir disiplin doğal olmadığı
zaman, buna, mekanik disiplin diyoruz. Ama serbestçe kabul
edildiği, yani doğal ortamından geldiği zaman, bu disiplin,
otodinamik bir disiplindir. Mekanik bir disiplin, dışardan
kabul ettirilen bir disiplindir; bu, kumanda edenlerden başka,
şeflerden gelen bir disiplindir. (O halde, mekanik olmayan,
otodinamik bir disiplini, bütün örgütlerin sağlayamayacağını
anlıyoruz.)

  Demek ki, diyalektiği, mekanik bir biçimde kullanmaktan
kaçınmamız gerekir. Bu da, bize, metafizik biçimde düşünme
alışkanlığımızdan gelen bir şeydir. Şeylerin her zaman
ne ise o olmadıklarını, bir papağan gibi yinelememek
gerekir. Bir diyalektikçi, bunu söylediği zaman, şeylerin
daha önce ne olmuş olduklarını, olgular içinde aramalıdır.
Çünkü bunu söylemek, uslamlamanın sonu demek değildir,
şeylerin daha önce ne olduklarını titizlikle gözlemek için
yapılacak incelemelerin başlangıcıdır.

  Marx, Engels ve Lenin, kapitalist toplumun kendilerinden
önce ne olduğu üzerine uzun ve açık incelemeler yaptılar.
Diyalektik değişiklikleri saptamak için, en küçük ayrıntıları
gözlemlediler. Lenin, kapitalist toplumun değişmelerini
tanımlamak ve eleştirmek, emperyalist dönemi tahlil etmek
için ayrıntılı incelemeler yaptı ve sayısız istatistikleri
inceledi.

  Gene otodinamizmden sözettiğimizde de, onu, bir edebi
söz haline getirmemeliyiz; bu sözü, bilerek ve onu tümüyle
anlayanlar için kullanmalıyız.

  Son olarak, bir şeyi incelerken, otodinamik değişmelerin
neler olduklarını gördükten ve hangi değişmenin saptandığını
söyledikten sonra, otodinamik olanın nereden geldiğini irdelemeli,
araştırmalıyız.

  Bunun içindir ki, diyalektik, araştırmalarla ve bilimlerle
sıkısıkıya bağlıdır.

  Diyalektik, şeyleri incelemeksizin açıklama ve tanıma
yolu değildir; diyalektik, şeylerin başlangıcını ve sonunu, nereden
geldiklerini ve nereye gittiklerini araştırırken, iyi inceleme
ve iyi gözlemler yapma aracıdır.

 

 
 

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol