|
Sokrates olayı, bir felsefe hocasıyla o günkü Atina yönetiminin özgürlük anlayışları arasındaki çatışmadan doğan bir sivil itaatsizlik eylemidir.
Sokrates’in yargılamasında ortaya çıkan yasaya aykırılık, gençleri baştan çıkarma suçudur. Atina Sitesi’nde esas olan düşünce, sitenin korunması olduğu için gençlerle ilgili düzenlemelere ağır cezalar verilmekteydi. Sokrates’e de bu suçla birlikte ölüm cezası öngörülmüştür. Sokrates savunmasında, kendisine yöneltilen suçun sözkonusu olmadığı gibi, asıl amacının düşünce özgürlüğünün önemini vurgulamak olduğunu söylüyordu. Hatta bunun üstünde o kadar hassasiyetle durmaktaydı ki, sitenin de varlığını koruyabilmesi için en temel ilke olarak, özgür düşünceyi esas alması gerektiğini savunuyordu.
Bu suça bağlı olarak başlangıcından itibaren Sokrates, hiçbir itirazda bulunmaksızın yargılanmaya razı olmuştur. Hatta, ilk aşamada lehine gelişmiş olan durumu tamamen gözardı ederek, savunmasını düşünce özgürlüğüne ilişkin bir söyleve dönüştürmüştür. Yönetim tarafından böyle bir suçun varlığı kabul edilecekse, kendisine verilen ölüm cezasını da hiç itirazsız benimseyeceğini söyleyerek sisteme olan bağlılığını da göstermiştir.
Sokrates’i bu yargılamaya götüren başlangıç aslında Delphoi’li bir kâhinin kendisi için söylediği bir sözden kaynaklanıyordu. Kâhin, Sokrates’in Atina’nın en bilgili insanı olduğunu söylüyordu. Sokrates de başka insanların neyi bilip, neyi bilmediklerini öğrenerek, kendisi için söylenmiş olan bu sözün doğruluğunu araştırıyordu. Bu gerekçe ile başladığı sorgulama ve diyaloglar, onu sözkonusu yargılama sürecine kadar getirmiş ve bir çok düşman sahibi olmasına yol açmıştır. Sokrates aslında, kimsenin bir şey bilmediğini, oysa kendisinin “bir şey bilmediğini bildiğini”, bu nedenle de farklı bir konumda olduğunu mantıken ispatlıyordu. Yerleşik değerleri sorgulamak anlamına gelen bu tutum, Site’de söz sahibi olanları fazlasıyla rahatsız etmiştir. Bu aynı zamanda mevcut sisteme karşı yöneltilmiş ahlâki ve siyasi nitelikte bir eleştiridir.
Sokrates, kendisine verilmiş olan ölüm cezasının haksızlığını tartışmamaktadır. Gençleri baştan çıkarma suçunun, aslında düşünce özgürlüğüne yönelik bir eylem olduğunu ve Site’nin de olayı bu şekilde değerlendirmesi gerektiğini savunmasına esas yapmıştır.
Sivil itaatsizlik olarak değerlendirilen, sözkonusu suçun işlenmemiş olması ya da cezanın haksız oluşu değil, düşünce özgürlüğü karşısında Sokrates’in takındığı tavırla, Site’nin değerlendirmesi arasındaki farktan kaynaklanmaktadır.
|
|